Çağdaş Sözlük

kanaat ~ قناعت

Hazine-i Lûgat - kanaat ~ قناعت maddesi. Sayfa: 370 - Sira: 16

Qu'est-ce que kanaat قناعت , le sens du mot قناعت. A propos قناعت turque. Dictionnaire de langue ottomane

قناعت fransızca ne demek, قناعت anlamı, manası, fransızca osmanlıca sözlük

قناعت ماذا تقصد الفرنسية قناعت وسائل الفرنسية قناعت معنى الفرنسي، قاموس العربية الفرنسية

kanaat ~ قناعت güncel sözlüklerde anlamı:

KANAAT ::: Aç gözlü olmayıp hırs göstermemek. Kısmetinden fazlasına göz dikmemek. Helâl ile yetinip haramı istememek. Az şeyi de olsa kısmetine razı olmak.(Semere-i sa'yine ve kısmetine rıza kanaattir, meyl-i sa'yi kuvvetlendirir. Mevcuda iktifa dûnhimmetliktir. M.) (Bak: Himmet)

kanâat ::: (a. i.) : 1) kısmete razı olma, bir şeyi yeter görüp fazlasını istememe. 2) kanma, kanış. 3) görüş, tahmin.

kanaât ::: kısmetine razı olma, kabullenme.

KANaAT ::: Allahü teâlâ buyuruyor ki: "Ey kulum! Emir ettiğim farzları yap, insanların en âbidi olursun. Yasak ettiğim haramlardan sakın verâ sâhibi olursun. Verdiğim rızka kanâat eyle, insanların en ganîsi (en zengini) olursun, kimseye muhtâc kalmazsın (Hadîs-i kudsî-Berîka)

İslâmiyet ile şereflenen, hayâtı için yetecek nafakaya sâhib olan ve bunda kanâat eden kimseye ne mutlu. (Hadîs-i şerîf-Nisâb-ul-Ahbâr)

Kanâat tükenmez bir hazînedir. (Hadîs-i şerîf-Nihâye)

Kanâat eden azîz, tama' eden (dünyâ lezzetlerini haram yollardan arayan) zelîl olur. (Hadîs-i şerîf-Nihâye)

Kim kanâat ederse, geçimi iyi olur. Kim tama' ederse, (dünyâ lezzetlerini haram yollardan ararsa) geçim sıkıntısı çeker. (İbn-i Cevzî)

Kanaat :::


  1. Elindekinden hoşnut olma durumu, kanıklık, yeter bulma, yetinme, fazlasını istememe, doyum.

  2. Kanma, inanma.

  3. Kanış, kanı, inanç, düşünce
    Örnek: Biz kanaatlerimizi açık söyleriz. E. İ. Benice

  4. kanı.

kanâat ::: görüş , düşünce , yetinme , kanaat etmek , yetinmek

kanaat ::: kısmetine razı olma

kanaât ::: kısmetine razı olma , kabullenme

kanâat ::: ‬yetinme

kanâat ::: (a. i.) 1) kısmete razı olma, bir şeyi yeter görüp fazlasını istememe. 2) kanma, kanış. 3) görüş, tahmin.

kanaat ::: düşünce, inanç, kanı

KANAAT :::

Aç gözlü olmayıp hırs göstermemek. Kısmetinden fazlasına göz dikmemek. Helâl ile yetinip haramı istememek. Az şeyi de olsa kısmetine razı olmak.(Semere-i sa'yine ve kısmetine rıza kanaattir, meyl-i sa'yi kuvvetlendirir. Mevcuda iktifa dûnhimmetliktir. M.) (Bak: Himmet)