Çağdaş Sözlük

mecaz ~ مجاز

Hazine-i Lûgat - mecaz ~ مجاز maddesi. Sayfa: 423 - Sira: 18

Qu'est-ce que mecaz مجاز , le sens du mot مجاز. A propos مجاز turque. Dictionnaire de langue ottomane

مجاز fransızca ne demek, مجاز anlamı, manası, fransızca osmanlıca sözlük

مجاز ماذا تقصد الفرنسية مجاز وسائل الفرنسية مجاز معنى الفرنسي، قاموس العربية الفرنسية

mecaz ~ مجاز güncel sözlüklerde anlamı:

MECAZ ::: Yerinden ve haddinden tecavüz etmek. Hududunu aşmak. * (Cevaz. dan) Geçecek yer. Yol. * Edb: Hakiki mânâsı ile değil de ona benzer başka bir mânâ ile veya istenileni hatırlatır bir kelime ile konuşmak. İstenilene benzer bir mâna ifadesi. Meselâ: Bazı Hadis-i Şeriflerde dünyaya nezâret eden iki melâikenin öküze ve balığa benzetildiği gibi.Edebiyat: Lügatı'nın, "Mecaz" Maddesinde şu tafsilât vardır: Bir kelime, kendi mânasında kullanılırsa; hakikat olur. Eğer bir münasebetle asıl mânasından başka bir mânada istimâl edilir ve kendi mânasında kullanılmasında "karine-i mânia" bulunursa mecaz'dır. Meselâ; tahta kelimesi ağaçtan satıh mânasına olduğu halde hakikattır. Fakat yazı levhası mânâsına kullanılır. Faraza, Muallim tarafından talebeye "tahta başına geç" denilirse, mecaz'dır. Çünkü, levhanın tahtadan yapılmış olması münasebeti ile, bir de başına geçilecek tahtanın ancak yazı tahtası olup döşeme ve tavan tahtalarının başına geçilemiyeceği karine-i mâniası ile, o kelime hakikat mânâsından mecâz mânâsına naklolunmuştur.Nakildeki münasebete alâka denilir. Alâkası teşbih olan mecazlar istiâre, başka türlü alâkası bulunanlar da mecaz-ı mürsel'dir. Mecaz-ı mürselin alâkaları teşbihten başkadır ve en meşhurları şunlardır:1- Hulul : Hakikat ve mecaz mânalarında birinin ötekine mahal olmasıdır. (Derse girildi) denildiği vakit, hâl olan dersin söylenip onun mahalli bulunan dershânenin kasdedilmesi. (Yemekhâneye indi) denilince de, mahal bulunan yemekhânenin zikrolunup yemeğe inildi, denilmek istenmesi gibi.Mânâca cüz'i bir fark ile buna, zarfiyyet, mazrufiyyet alâkası da diyebiliriz.2- Sebebiyyet, müsebbebiyyet : Hakiki ve mecazi mânâlardan birinin diğerine sebeb müsebbeb olmasıdır. "Bir muharrir, kalemiyle geçinir" cümlesinde sebeb olan kalemin zikredilip müsebbeb olan yazı ücretinin kasdedilmesi; kar yağarken söylenilen "bereket yağıyor" cümlesindeki müsebbeb olan bereketin zikredilip, sebeb olan karın murad edilmesi gibi.3- Cüz'iyyet, külliyet : Hakikat ve mecaz mânâlarından biri, diğerinin cüz'ü olmasıdır. Diğer bir tabir ile; bir şeyin bütünü kasdedilmesidir. "Marmaradan her yelkenUçar gibi neş'eli"beytindeki yelken kelimesi gibi. (ki, onun zikriyle bütünü söylenip parçası, yahut parçası söylenip bütünü bulunan kayık murad edilmiştir).4- Itlâk ve takyid : Hakikat ve mecaz mânâlarından birinin mutlak yâni umuma; o birinin mukayyed, yâni hususa delâlet eder olmasıdır. Hayvan kelimesindeki mânâ umumidir. Hayvan deyip de meselâ "At" ı murad etmek onu mukayyed bir mânâda kullanmak demek olacağından "Mecaz" olur.5- Kevniyyet : Bir şeye eski hâlinin ismini vermektir. Bir vâlidenin, yetişmiş oğluna; "bizim çocuk" demesi gibi.6- Evveliyyet : Bir şeyi so a olacağı isim ile zikretmektir. Tıbbiye ve deniz mekteblerine yeni girmiş talebeye "Doktor ve Kaptan" denilmesi gibi.(Mecaz ilmin elinden cehlin eline düşerse, hakikate inkılâb eder, hurâfata kapı açar. S.)

mecaz ::: (a. i. cevâz'dan. c. : mecâzât) : 1) yol, geçecek yer. 2) hakikatin, gerçeğin zıddı. 3) ed. kendi öz mânâsiyle kullanılmayıp, benzerlikle, benzetme yolu ile başka bir mânâda kullanılan söz : "arslanlar ilerliyor" derken, ars-lan kelimesinin Türk askeri mânâsına gelişi gibi.

mecâz-i mürsel ::: ed. bir kelimeyi hakikî mânâdan mecazî mânâya naklederken aradaki alâka vs münâsebetin müşabehetinden (benzeyişinden) başka bir hâle istinâd etmesi'dir.

mücâz ::: (a. s. cevâz'dan) : 1) caiz, uygun görülmüş. 2) icazet almış, icazetname, izin verilmiş [kendisine] , diplomalı.

mecâz ::: sözün başka mânâda kullanılması.

Mecaz ::: Bir sözcüğün gerçek anlamı dışında başka bir anlamda kullanılması.

mecâz ::: yol

mecaz ::: (a. i. cevâz'dan. c. : mecâzât) 1) yol, geçecek yer. 2) hakikatin, gerçeğin zıddı. 3) ed. kendi öz mânâsiyle kullanılmayıp, benzerlikle, benzetme yolu ile başka bir mânâda kullanılan söz :

mücâz ::: (a. s. cevâz'dan) 1) caiz, uygun görülmüş. 2) icazet almış, icazetname, izin verilmiş [kendisine] , diplomalı.

MECAZ :::

Yerinden ve haddinden tecavüz etmek. Hududunu aşmak. * (Cevaz. dan) Geçecek yer. Yol. * Edb: Hakiki mânâsı ile değil de ona benzer başka bir mânâ ile veya istenileni hatırlatır bir kelime ile konuşmak. İstenilene benzer bir mâna ifadesi. Meselâ: Bazı Hadis-i Şeriflerde dünyaya nezâret eden iki melâikenin öküze ve balığa benzetildiği gibi.Edebiyat: Lügatı'nın, "Mecaz" Maddesinde şu tafsilât vardır: Bir kelime, kendi mânasında kullanılırsa; hakikat olur. Eğer bir münasebetle asıl mânasından başka bir mânada