Çağdaş Sözlük

vaiz ~ واعظ

Hazine-i Lûgat - vaiz ~ واعظ maddesi. Sayfa: 487 - Sira: 24

Qu'est-ce que vaiz واعظ , le sens du mot واعظ. A propos واعظ turque. Dictionnaire de langue ottomane

واعظ fransızca ne demek, واعظ anlamı, manası, fransızca osmanlıca sözlük

واعظ ماذا تقصد الفرنسية واعظ وسائل الفرنسية واعظ معنى الفرنسي، قاموس العربية الفرنسية

vaiz ~ واعظ güncel sözlüklerde anlamı:

VaiZ ::: Nasihat veren. Dinî mes'eleler üzerinde öğüt veren.(Ben vâizleri dinledim. Nasihatları bana tesir etmedi. Düşündüm. Kasavet-i kalbimden başka üç sebep buldum:Birincisi: Zaman-ı hâzırayı zaman-ı sâlifeye kıyas ederek yalnız tasvir-i müddeâyı parlak ve mübalâğalı gösteriyorlar. Tesir ettirmek için; isbat-ı müddea ve müteharri-i hakikatı ikna' lâzım iken ihmal ediyorlar.İkincisi: Bir şeyi tergib veya terhib etmekle ondan daha mühim şeyi tenzil edeceklerinden muvazene-i Şeriatı muhafaza etmiyorlar.Üçüncüsü: Belâgatın muktezası olan hale mutabık, yani ilcâat-ı zamana muvafık, yani teşhis-i illete münasib söz söylemezler; güya insanları eski zaman köşelerine çekiyorlar, so a konuşuyorlar.Hâsıl-ı kelâm: Büyük vâizlerimiz hem âlim-i muhakkik olmalı, tâ isbat ve iknâ etsin. Hem hakîm-i müdakkik olmalı, tâ muvazene-i Şeriatı bozmasın. Hem beliğ-i mukni' olmalı, tâ mukteza-yı hal ve ilcâat-ı zamana muvafık söz söylesi ve mizan-ı Şeriatle tartsın. Ve böyle olmaları da şarttır. İk. M.) (Bak: Hissiyat)

vaiz ::: (a. s. ve i. va'z'dan. c. : vâizân,vu'âz) : dinî öğütlerde bulunan [ibâdet yerlerin-de-]

vâiz ::: vaaz eden, öğüt veren.

Vaiz :::


  1. Cami, mescit vb. yerlerde öğüt niteliğinde dinî konuşmalar yapan kimse, öğütçü
    Örnek: Bir gün camide vaiz bir şey hikâye etmişti. A. Ş. Hisar

  2. Dinsel öğütlerde bulunan (kimse).

vâiz ::: vaaz eden , vaaz veren , dini öğütler eden

vâiz ::: ‬vaaz veren

vâiz ::: dinî öğütler eden

vaiz ::: (a. s. ve i. va'z'dan. c. : vâizân,vu'âz) dinî öğütlerde bulunan [ibâdet yerlerin-de-]

VÂİZ :::

Nasihat veren. Dinî mes'eleler üzerinde öğüt veren.(Ben vâizleri dinledim. Nasihatları bana tesir etmedi. Düşündüm. Kasavet-i kalbimden başka üç sebep buldum:Birincisi: Zaman-ı hâzırayı zaman-ı sâlifeye kıyas ederek yalnız tasvir-i müddeâyı parlak ve mübalâğalı gösteriyorlar. Tesir ettirmek için; isbat-ı müddea ve müteharri-i hakikatı ikna' lâzım iken ihmal ediyorlar.İkincisi: Bir şeyi tergib veya terhib etmekle ondan daha mühim şeyi tenzil edeceklerinden muvazene-i Şeriatı muhafaza etmiyorlar.Üçüncüsü: Be